22 Eylül 2012 Cumartesi

Siyez Bulgurunu Dünya Tanıyacak - Kastamonu Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü

Siyez Bulgurunu Dünya Tanıyacak - Kastamonu Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü

 Vazgeçemediğimiz bir lezzet...Çocukluğumu hatırlatıyor bana.Canım annemi hatırlatıyor,babaannemi hatırlatıyor.Köyümüzün unutulmaya yüz tutmuş geleneklerini hatırlatıyor.ben hiç unutamıyorum nasıl işlemişse içime...İlk okul yıllarım ya da daha öncesi.Biraz canlandırayım anılarımı hem de biraz özlem gidermiş olayım.Küçücük bir köy Kadıbükü,dört mahalleden oluşuyor,ikisi ormanın içinde Yayla ve Bağcılar,diğerleri de Aşağı ve Yukarı mahalleler.Bizimki Yukarı mahalle.İkisinin arasında köy okulu yer alıyor.Şimdi öğrencisizlikten kapalı.Hatta biraz da hüzünlü(bu ayrı konu olacak)...Gelelim gelenek görenek konusuna.Yukarı Mahallenin Harmanbaşı denilen bir merası vardır oradan  da ormanlık alana doğru çıkılan bir yokuş.Tepede köylünün Türbe diye adlandırdığı ,etrafı taş duvarla çevrili,içinde kocaman ardıç ağacı olan bir yer.Tarihçesi ile ilgili bir bilgi yok ama muhtemelen bir şehit asker veya dönemin ünlü bir zatının mezarıının olduüy yer.İşte köyde hayır yapmak isteyen,bir dileği isteği gerçekleşen vb.hemen bir horoz keser KAPLICA BULGURUNDAN bir TAVUKLU AŞ pişirir okul çocuklarına yedirirdi.Bu çokça yapılan  bir işti.Ya da Hıdrellez,Nevruz gibi günlerde de aş pişirilirdi.Tabii ne yazık ki bunlar ''di'li'' geçmiş zaman olarak anlatılıyor artık.Velhasıl olayın bu yönü böyle.Ama KAPLICA BULGURU(SİYEZ) bizim evden hiç eksik olmadı yıllarca hala da var.Eşim ve çocukarım da çok seviyorlar tavuklu ya da domatesli aşı.Şimdi KORUMA ALTINA alınması en çok beni sevindirdi desem....

15 Eylül 2012 Cumartesi

 Merhaba,
Koca bir yaz geldiii geçt.Yazacak anlatacak öyle çok var ki..Yeni geldim İstanbul'a.Bugün bür merhaba diyeyim dedim.

24 Haziran 2012 Pazar

Gitme der gibi...

Bir sene emek verdiğimiz muzlarımızın hasat zamanı geldi çok şükür.İşte lk kez kesilecekler ve gidecekler.Tabii ki çok seviniyoruz ikimiz de. Ama bi burukluk da yok değil yani.Nasıl anlatayım...Sanki çocuğumuz evden ayrılıyor gibi.Garip bir duygu işte .Sonrasıda alışacağız tabii ki.

17 Haziran 2012 Pazar

ANNEMİN TOHUMLARI ÇİMLENDİ
Günün en önemli haberi daha doğrusu tüm zamanların en güzel olayı...ANNEMİN TOHUMLARI çimlenmiş.Haber bugün Safranbolu'ya giden Kamile'den geldi.İkimiz de çok mutlu çok heyecanlıyız.İnşallah minik fideler büyürler.Anacığım nur içinde yat.En az 22-23 yıldır sakladığın,sakladığını bildiğimiz ama bulamadığımız tohumların can buldu.Şimdi çıkan 3 salatalık fidesine gözümüz gibi bakacağız.Darısı diğerlerinin başına...

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Safranbolu'da Köyde Hafta Sonu-Hıdrellez

Köyde Hıdrellez,Babamızın seneyi devriyesi, yangından kurtulmamazın şükür duası.Alaaddin hocam sağolasın.İyi ki gitmişiz iyi ki toplanmışız hep birlikte....Güzel bir gün geçirdik.Az zaman bir çok şey yapıp mutlu mesut döndük çok şükür....       Teyzecim anneme o kadar çok benziyorsun ki görenler aaa Hatice abla bile diyebilirler.






20 Mayıs 2012 Pazar

o.Köye ulaşıp biraz temizlık faslından tatarlarımızı pişirdik,çayımızı demleyip henüz tadilatı tamamlanmamış balkonumuza çıktık.Oh dünya varmış,cennetten bir köşedeyiz sanki...Hava bozmaya başladı,bahçede bir iş yapamayacağımız için dışarı çıktık.Mezarlık ziyaretimizi yaptık.Hacayvatlıya doğru yol aldık giderken gördüklerimize yürek dayanmaz.Yangın köye o kadar yaklaşmış ki....Ormana baktığımzda o zümrüt doku katran karası...Devam ettik, bahçemizdeki manzara da kötüydü.Biz çocukluk anlarımızı  anlatırken kardeş kardeş birden bire şimşek gök gürültüsü derken dakikasında bastıran yağmur...Arabaya zor attık kendimizi,uzun süre de çıkamadık.Çünkü çamura saplandık,başımızı çıkaramayacak kadar da yağmur var...Neyse uzun kurtulma çabaları sonucunda sağolsunlar kurtardılar.Tabii ki hepimiz sırıl sıklam olduk.Ordan Çıraklar, Toprakcuma yolundan köye döndük.Teyzeme uğradık,ohh yaktık sobayı sıcacık...Leğendeki de PEMBE fideleri.....

Safranbolu'da..

Annemi hasretle anıyoruz.Anacığım sen ne mübarek kadınsın.Kamile kalmıştı Safranbolu'da...Sonbaharda ektiği tohumlar fide olmuş,baklalar çiçeklenmişlerdi bile...Ama asıl heyecanlandıran olay   başka...annemin çok eski tohumları olduğunu biliyor ama bulamıyorduk  bir türlü(annemi 2004'te kaybettik)Onları bulma işini Kamile üstlendi,biz döndük Muratlarla.. Mutlu haber iki gün sonra geldi,tohumları buldum hemen ekeceğim diyerek.Bamya,çeşit çeşit fasulye,salatalık...toprakla buluşacak.Umudumuz 15-20 yıllık tohumların çimlenme özelliğini kaybetmemiş olması.
Pembe fideleri de teyzemde gayet iyiler,elleriize sağlık teyzeciğim,Ayşeciğim...

13 Mayıs 2012 Pazar

5 Mayıs sabahı erkenden saat dörtte hazırlandık,Murat aldı bizi yola koyulduk.Güzel biir yolculuk sonrası vardık Safranbolu'ya.İlk işimiz sıcacık simitlerden almak  oldu,sonra doğru pazara.Eski heyecanını bulamadık pazarın ama gene de anılarımız canlandı.Dolaştık .Haa tatar aldık(soğan cücüğü,soğan göbeği,soğan erkeği de deniliyor)Murat yıllardır yemediğini söyledi.Kamile daha şanslıydı,Ali ona göndermişti geçen hafta Anamur'dan afiyetle yemiştik.Elmalar vardı eskisi gibi,yerel tohumlar vardı.Baktık tezgahın birinde maniye var,rengi kırmızı şekli pembe benzer satıcı da pembe domates diye satıyor.Safranbolu'a pembe domatese al maniye,kırmızısına kırmızı maniye denir.Denir de bu mevsimde olmaz tabii ki.Sorduğumuzda Mersin'den geldiğini söyledi satıcı.15 Kasımdan bu yana ilk kez domates aldık.

4 Mayıs 2012 Cuma

Çoook özledim Safranbolu'yu...İnşallah yarın sabah ordayım.Tabii ki mutlu olacağım ama gene de buruk içim.O yangından sonraki halini görmeye dayanmak zor olacak.Ancak İstanbul'dan gidenler de çok olacak mutlaka...Bakalım neler yapacağız.


Ben bir çok tohumla gidiyorum,onları ekeceğiz.Bahçemizi düzenleyip,temizleyeceğiz.Teyzemdeki PEMBELER kimbilir ne güzel olmuşlardır...Oradan paylaşacağım çok güzel şeyler olacak...
                                            Sağlıcakla kalın

29 Nisan 2012 Pazar

19 Nisan 2012 Perşembe

ŞİMDİ METANET ZAMANI

Allahım bağışladı köyümüzü ama ciğerimiz,yüreğimz yandı.Uykusuz gecenin ardından Anadolu Ajansı muhabirinin fotoğrafından alamıyorum kendimi.Duygularım taştı,göz yaşlarım sel oldu.Yazmak istiyorum parmaklarım basmıyor tuşlara.Kendime gelmem gerek diyerek başladım yazmaya gözlerim hala fotoğrafta....bakıyorum uzun uzun uzaklara ...Rabbim güç ver diye yakarırken, o korkunç alevlerin arkasında kalan gidemediğimiz,görmediğimiz ama benim gibi elli yaş üstü olanların hatırlayacağı birkaç yerin adı takıldı aklıma...Tam da alevlere yakın yerlerde.Mesela DÜNÜR PINARI...hangimiz en son ne zaman gittik?...Bu pınarın hikayesi nedir?..Şimdi cayır cayır yanıyor yüreğimiz gibi...

5 Nisan 2012 Perşembe

Can boğazdan uçup gider, para hırsı ve cehaleti sadece toprak örter - Yavuz DİZDAR

Can boğazdan uçup gider, para hırsı ve cehaleti sadece toprak örter - Yavuz DİZDAR

YENİ DÖNDÜM

Uzun zamandır paylaşamadım yaşadıklarımı,izlenim ve gözlemlerimi.Baktım da en son Aralık ortasında yazmışım.Bu arada Anamur -İstanbul arası gidip geldim.Anamur'da iki satır yazmak gelmiyor içimden.Orada sadece yaşıyorum.Yazma,paylaşma İstanbul'a kalıyor.Sadece ilk ürünümüzü yemenin dayanılmaz hazzını paylaştım.Devamına da bugün başladım işte...

Can boğazdan uçup gider, para hırsı ve cehaleti sadece toprak örter - Yavuz DİZDAR

Can boğazdan uçup gider, para hırsı ve cehaleti sadece toprak örter - Yavuz DİZDAR

Zehire hayır.

Bir yıldır canla başla ürün yetiştirmeye çalışırken, insan sağlığını ve toprağımızı korumak temel ilkemiz olmuştu.Hiç taviz vermeden devam ettik.Bugün Sayın Yavuz Dizdar'ın yazısını okuyunca muzlarımızın neden bu kadar lezzetli olduğunu dahası güvenli olduğunu anladım.Açıkçası bu acemiliğimize rağmen doğru kararlar vermişiz.Nice sağlıklı verimli hasatlara...

Tarım ilaçları ve lenfomalar: Dernekler, kampanyalar ve artan hastalıklar - Yavuz DİZDAR

Tarım ilaçları ve lenfomalar: Dernekler, kampanyalar ve artan hastalıklar - Yavuz DİZDAR

9 Şubat 2012 Perşembe

Bugün dünyanın en lezzetli muzunu yedim.

8 Şubat 2011, yaşantımıza farklılık katan tarih...
Bir hafta on gün durup geliriz diye gelmiştik Anamur'a, bugün tam bir yıl oldu. Ben yeni geldim, Ali ise hep buradaydı.
Öyle çok şey yaşadık, öyle çok şey öğrendik ki bu sürede...
Şu anda bir seramız ve içinde 350 muz ağacımız var. İnsanın kendi yetiştirdiği ürünün tadı da farklı oluyormuş. Bugün dünyanın en lezzetli muzunu yedim.
Daha lezzetlilerini hep birlikte yemek dileğiyle. Sevgiyle kalın...